Donnerstag, 6. Juni 2013

mjw
gaerna-jarna
synd-pity
har du lust att ga pa bio
bio-kino
ga-gaan?
ne, tyvarr inte
har-haben
har du tid pae friedag
beskrivning
skriv
trevligt
ye
hur-wie gehts bei dir
jag kommer
fraen
hur maer du
vi ses
vad heter du
kanon
tack
altaaa, so spontan

Sonntag, 2. Juni 2013

SALUD

aklında sürekli gidip gelen pek çok şey olduğu için hangisinden başlayacağına karar verememek garip bir his. garip bir olgu. sürekli olarak geride kalanları hatırlamaya çalışmama sebebiyet veriyor. ülkemde garip şeyler oluyor. uzun süredir ilk defa bir bilgisayar oynunun dışında birlik, beraberlik duygusunu hissetttim. hoşuma gitti. halkım beni yanılttı. al sana dedi. hatta onlara halkım demiş olmak bile saniyeler sonra bir garip geliyor.
o gün odaya çıkıp da kendimi yatağa attığım zaman aldığım mükemmel uykuyu unutabilmem namümkün. ses yoktu. gürültü yoktu. zihnen vatanımdaydım. garipti. kuvvetle muhtemel bu manzara ilerde intervenşına uğrayacak ama, dur bakalım. bilemiyorum. insanlar hep kendilerini ne kadar yalnız hissettiklerinden şikayetçiler. bence bir hayli bilgisizler. hpw i met your mother ın çok masonik bir dizi olduğu görüşündeyim. büyük ihtimalle de haklıyım. neyse. acaba dünyayı yöneten insanlar hesap günü gelip çattığında Allah'ın karşısında ne hissedecekler. tekrar dirildiğim anda  benim ağzımın uğrayacağı büzülmeye dair belli bir fikir kafamın içersinde var, yok değil. kadınların üstünde yaratmaya başlamış olduğum etki dikkatimi çekti. hoş tahminimce o aydın zihinler vücut yaşımı bilseler pek çoğu kendilerinden tiksinirlerdi. Allah'ın kadınlara verdiği fizik çok garip. zihnimde bedensel yumuşaklıklarını hayal ettiğimde oluşan rahatlama da oldukça göttlich. tanrısal yani, bi an diyemedim. dışarıdan bakıldıklarında çok farklı, çok cezbedici geliyorlar, hoşuma gidenleri yani, ama gel gelelim bilgi birikimi oluşmaya başladıkça, sesler kulağı deldikçe yarattıkları o etki püff diye sönüveriyor. insanlar beni çok yoruyorlar. ben gün geçtikçe ibrahim peygamber ile ruhsal yönde yakın olmamı kutlar, buna sevinirken şimdi düşününce nasıl bencillikler ettiğimi de kendi özlerimin önüne seriyorum. insanlar kafayı uzayla bozmuşlar. ışık hızına çıkmakla bozmuşlar. vesaire vesaire. eğer ki kaderimde olsaydı, ve belki de varsa çok acaip bir islami sosyalist devlet kurardım. daha doğrusu kurabilmek isterdim. öyle huzurlu bir alan görüntüsü oluşuyor ki kafam da zannedersiniz ya ekran parlaklığının ayarı kaçar gibi olmuş ama mükemmeliyete yakalanmış ya da yapımcılar dmc 6 yı çekmek için benim projeyi orijin edinmişler. o görüntüde şüphesiz ki huzur var. ışık var. bolca ışık var. yumuşaklık var. sebze yemeyi çok özledim. midem beni bir hayli rahatsız ediyor. umuyorum ki kısa sürede sebzelerle el ele sonsuz diyarlar boyu sürecek yolculuklara çıkacağız,, es lebe gemüse. hissiyat garip bir şey. hissiyat mp5 in ucuna takılan susturucunun recoile e vurumunun sizde yarattığı o tuhaf etki. bilmiyorum anlatabildim mi. olur da inşallah cennete gidebilirsem uzun bir süre orda olacak olan o kadına sarılarak uyumak istiyorum. yeşili ve kristalden öte o suyu görmekk istiyorum. peter parker ın telif haklarını arzuluyor restten obliviate ini rica ediyorum. uçmak istiyorum. ayrancıdan karum a berlin e hepsini istiyorum. matematiğin içinde kaybolmak istiyorum. karumda altımda eski scooterımla salınırken görüyorum kendimi. sessizliği duymamak elde değil. sılayla yaşadığımız o bisiklet vitesli gün geldi aklıma.  garipti. yiyecek makinalarında harcadığımız vakit geliyor aklıma. şu an ilk defa savaş olsa çok ezik olurdun olarak hissediyorum kendimi. az kaldı eziği de qyla bitirerek grande finale ye imza atacaktım. ucundan döndüm. david yates. ron ve lavender ın öpüşmeleri geliyor gözümün önüne. fondaki müzik. fondaki müzik ne acaba. güzeldi. opugna. gettii hele fondaki müzik. acaba..neyse bunu sormayacağım. orhan pamuğun kurduğu uzun cümleler bir hayli hoşuma gidiyor. löweyle bel kıvırmak hoşuma gidiyor. değişimim bu çok yeni ve garip kaçınılmazlığı hoşuma gidiyor. alexei voevoda hoşuma gidiyor. bir de nefes almak.. ,işte en çok o hoşuma gidiyor